17 Ocak 2016 Pazar

Kahraman Deniz





- Merhaba, hayat nasıl gidiyor?


+ Kendi kendine.


- Bu senin ilk röportajın mı olacak?


+ Evet.


- Öncelikle, Kahraman Deniz kimdir, bize biraz tanıtır mısın?


+ 1990 yılında İstanbul'da doğmuş ve İstanbul'da büyümeye devam eden herkes kadar yalnız, imkânlara yakın fakat ‘kutsal’ değerlerle sınırlandırılmış, kalabalıkta kimliğini öldürmemek için kendini kanıtlamak zorunda bırakılmış öfkeli bir çocuğum. Bütün olayım bu.

Ha, bir de, Kahraman Deniz benim ilk iki ismim ve çevremdekiler bana Deniz diye hitap eder; Kahraman diye hitap edilmeye başlandı, kulağıma tuhaf geliyor. Deniz kalabilirsem sevinirim.


- Peki, eğitim hayatın?


+ Berbat bir öğrenciydim, üniversitede biraz düzeldim mecburen. Güzel Sanatlar Fakültesi'nde Tekstil ve Moda Tasarımı öğrencisiydim. Niye öyle bir bölüme girdiğimi hâlâ anlamam, modayla ilgili biraz bilgim olsun istemiştim galiba. Okulun parasını ödeyemeyip eğitimimi sonlandırmak zorunda kalmamak için ya bölüm birincisi olup burs almalıydım ya da müzik yaparak para kazanmalıydım. Nasıl oldu bilmiyorum, ama ikisini de yaptım. Okulu bir yıl da erken bitirerek epey yükten kurtuldum. Her şeyi fazla ciddiye almışım. Şimdi İletişim ve Tasarım bölümünde yüksek lisans yapıyorum ve niçin hâlâ bu rezil eğitim sistemi içinde yer aldığım hakkında hiçbir fikrim yok.


- Müzik eğitimi aldın mı hiç?


+ Hayır. Gerek duymuyorum, çünkü müzisyen olma gayem yok. Kelimelerimle insanlara dokunmaya çalışıyorum sadece. Müziğim ise bu yolda küçük bir araç, ama yine de başka müzisyenlerin beceremediği şeyler yapmaya gayret ediyorum. İyi veya kötü.


- Parçaların genelde rock türleri ve indie tarzında. Sen kendi tarzını nasıl yorumluyorsun?


+ Yorumlamamaya çalışıyorum. Az önce söylediğim gibi, müzisyen olmak önceliğim değil, bir kategoriye dahil olmak da… Yani ya müzik dinliyorsunuzdur, ya da beni. İnsanların alevine kıvılcım olsa yeter.

- Bir de, başlarda İngilizce şarkı yaparken sonradan Türkçe’ye dönmüşsün. Sebebi nedir?

+ İngilizce şarkıları doğru zamanda, doğru yerde, doğru insanlara sunmayı bekliyorum. Bir kısmı yayında, ama onları yayından kaldıracağım galiba, yeniden düzenlenmeleri gerekiyor. Şimdilik, Türkçe şarkılar yapmak akıl ve ruh sağlığıma daha iyi geliyor ve bir süreliğine böyle devam edeceğim.


- Şarkılarını kendin yazıp hazırlıyorsun. Ortaya güzel bir ürün çıkarmak her zaman kolay değildir. Senin belli bir ilham kaynağın var mı? Ya da yazmak için belli zamanların veya nedenlerin?


+ Dürüstlüğü ilke edinmişseniz, güzel bir ürün çıkarmak hep kolaydır. Yazmak için yalnız kalmam ve her zamanki karanlık ruh hâlime düşmem yeterli, öfke de işe yarar. Ne yazık ki ana akım sanat da, alternatif sanat da, samimiyetsiz ve sırf kitleleri özenti uçarılıklarla çekebilmek için eser üreten, kendini olduğu gibi anlatmaktan çekinen korkak sanatçılar tarafından yönlendiriliyor. Sorsanız hepsi devrimci, hepsi ‘cool’. Çok şey anlatıp hiçbir şey söylememek sanata ve insanlığa ihanettir.







- Bir de Sofar var, müzik hayatında ne gibi değişiklikler oldu Sofar’dan sonra?


+ Telefon kamerasıyla bir günde çektiğim, sonraki günde de montajını yaptığım klibimden kısa bir süre sonra Sofar'ın dikkatini çekmişim. Eziyet gibi gelen emeğime değdi yani. Sofar'la ilk tanışmam da bana e-posta göndermeleriyle oldu. Bu kadar başarılı olduklarını görmek müzik adına umut vericiydi. Benim için de güzel bir deneyimdi. Sofar'a çıkabilmek için iğne vurulmam gerekmişti, ağır bir rahatsızlık geçiriyordum ve boğaz ağrısı korkunçtu. Buna rağmen güzel zamanlardı. Yanımda gitar çalan Erdem Sakarya olmasaydı, oraya çıkacak cesareti bile bulamazdım; yıllar önce beni şarkı yazmaya başlatan kuzenimle ilk konserimi vermek çok anlamlıydı. Hayata katlanamadığım zamanlardı ve ruhuma iyi gelmişti.


- Bundan sonrası için belli projelerin var mı?


+ Savruluyorum, neyin nereye varacağını bilmiyorum. Senaryomu filme çekmek ve yazdığım kitapları bastırmak istiyorum, ama kimin umursayacağından emin değilim. Aklımda en çok yer kaplayan şey, eğer becerebilirsem birkaç ay sonra klibini yayınlayacağım şarkım… Sonumun ne olacağını o gösterecek. Daha önce hiç böyle bir şey yapmamıştım, yapmaya yakınlaşmamıştım bile.


- Sen hangi tarz müzikleri seversin?


+ Genellikle progressive rock, hard rock, heavy metal, thrash metal arasında gidip gelirim. Ruhsal dalgalanmama göre değişir. Yelawolf sayesinde tekrar rap dinlemeye de başladım. Bazen Coldplay, Radiohead, Pearl Jam, Ben Howard veya Junip; bazen The Doors, Pink Floyd, Metallica, Iron Maiden veya Rammstein. Kafam epey karışık.


- Sevdiğin müzik insanları kimlerdir?


+ Sırasıyla: Eddie Vedder, Jim Morrison, Roger Waters.


- Söz yazarı olmak herkesin işi değil, mutlaka edebiyata yakınlığın vardır. Sevdiğin edebî şahsiyetler kimlerdir?


+ Sırasıyla: Charles Bukowski, Chuck Palahniuk, Fyodor Dostoyevski, Albert Camus, Richard Brautigan, John Fante, Franz Kafka.


- Müzik hayatında başarılar dileriz.


+ Hürmetler…



29 Kasım 2015 Pazar



Soundcloud'dan yaptığı coverlar ve Sofar'daki performansıyla kulaklarımıza hitap etmeye başladı Sena Şener. Henüz 17 yaşında olmasına rağmen, sevenleri şimdiden artmaya, çok daha geniş kitlelere ulaşmaya başladı. İleride çok önemli projelerde yer alıp, çok önemli müzik işleri yapacağına inandığım Sena Şener ile ufak bir söyleşi yapmak istedik, bizi kırmadı. Keyifli okumalar...




İsmail Hakkı Çakır: Merhaba Sena. :)

Sena Şener: Merhaba

Hayat nasıl gidiyor ?

İyi gidiyor, teşekkürler. Senin? :)

Fena değil, daha iyi olması için uğraşıyoruz hep :)
Bu senin ilk röportajın mı olacak Sena?

Daha önce birkaç sahne arkası, proje ve TRT radyoda da oldu aslında.

Yeterince hızlı davranamamışız bu konuda :)
Öncelikle bize biraz kendinden bahseder misin?


19 Eylül 1998, Gaziantep doğumluyum; aslen Kahramanmaraşlıyım. Sekiz yaşıma kadar Gaziantep'te yaşadıktan sonra İzmir'e taşındık. Ben liseye geçene dek İzmir'de kaldık, ardından babamın tayiniyle İstanbul'a geldik. Şimdi yaklaşık dört senedir İstanbul'da yaşamaktayım. Annem konuşmaya başladığımdan beri sürekli kendi kendime besteler yaptığımı söyler ama gerçek anlamda müzikle uğraşmaya dokuz yaşımda başladım. Evde duran bir gitar vardı, onu alıp babama ''Baba bana bunu öğret.'' dedim. Sonra da gitar çalıp şarkı söylemeye başladım işte... :)

Ne güzel bir başlangıç hikâyesi olmuş :)
Peki, müzik eğitimi aldın mı hiç?

Hayır, şan eğitimi hiç almadım. Başlangıçta babam bana birkaç akor gösterdikten sonra kendi kendime çalıştım.
İnternet bana kendimi geliştirirken çok yardımcı oldu.

Çağımızın böyle güzel nimetleri var, güzel faydalanmışsın sen de. Ben ses işiyle profesyonel olarak ilgilenmediğim için eğitimli olup olmadığını anlayamadım, bu yüzden sormak istedim.
Sen de farkındasındır, çok farklı, karakteristik bir sesin var. Kendi sesini benzetebildiğin bir sanatçı var mı?

Teşekkür ederim. Ben hiç düşünmedim bunun üzerinde ama beni dinleyenlerin yorumlarına bakınca Amy Winehouse, Selah Sue gibi isimlere benzettiklerini görüyorum. Çok gururlandırıcı çünkü bu isimler benim çok beğendiğim, mükemmel müzisyenler. Yine de bence kişi özgün olmayı başarmayı amaçlamalı. Tıpkı benzetildiğim müzisyenler gibi.



Bu cevabın, müziğe bakışının ne kadar olgun olduğunu da gösterdi bize. Amy Winehouse gibi bir sese benzetilmek büyük onur, bence çok da gerçekçi bir benzetme olmuş.
Soundcloud hesabını incelediğimde, yaptığın coverların genelde yabancı şarkılar olduğunu gördüm. Eğilimin bu yönde mi?

Teşekkürler :)
Aslında bakacak olursanız ''Ben şu dilde şarkı söylemek istiyorum.'' diye bir şey diyemem. Çünkü her dilde, her tarzın güzel örnekleri vardır.

Sanırım ses tonunun da etkisi var seçimlerinde?

Bilmem :)

Bir de, 3 farklı DJ senin şarkılarını remixlemiş, bu bir proje mi ?

Belirli bir proje dâhilinde değil. Coverlarıma yeni versiyon yapıldı sadece, yapan birçok DJ ile de arkadaşız zaten. Bu tarzda, deep house vs. Julius Abel ile benim bestelediğim bir şarkı üzerinde çalışmamız olacak, şu anda Viyana'da klip çekimleri tamamlanmak üzere. Onun dışında Mahmut Orhan'la sözlerini benim yazdığım ''Feel'' diye bir çalışmamız oldu.



Gördüğümde şaşırmıştım açıkçası, eminim ki bunu merak edenler vardır, çok sık rastladığımız bir durum değil :)
Bir de Sofar var tabi. Sofar süreci nasıl oldu, hayatında neler değiştirdi?





Ben Sofar'ı uzun zamandır takip ediyordum aslında, İngiltere merkezli ve birçok ülkede var olan bir proje. Davet edildiğimde çok sevinerek gittim, ilk defa topluluk önünde bestelerimi paylaşacaktım çünkü. Çok samimi bir ortam olmasına rağmen çok heyecanlandım ve bu performansımı olumsuz etkiledi, geri dönüp baktığımda ''Kötü söylemişim ya...'' diyorum açıkçası hahah :) Yine de Sofar, insanlara ulaşmam açısından bana çok yardımcı oldu. Hatta Sofar'dan Salon'a adlı projede Salon'da No Land ve Nekizm adlı gruplarla birlikte sahne aldım. Bu çok güzel bir tecrübeydi. Sofar Türkiye ekibi işlerini çok profesyonelce yapıyorlar, buradan tekrar onlara teşekkür etmek isterim.



Sofar sayfalarına ve izlenmelere de baktığımız zaman, Sofar'ın Türkiye'de önemli bir yeri olduğunu görüyoruz. Gerçekten, senin için de çok önemli bir fırsat olmuş. Senin gibi bir sesi bulup bize sunmaları, işlerini güzel yaptıklarını gösteriyor zaten :) Sesimizi duyuyorlarsa, onlara buradan bir kez daha teşekkür edelim.
Peki, senin beğendiğin müzik insanları kimler diye sorsam?

Teşekkür ederim. Ben büyük bir Bülent Ortaçgil ve Fikret Kızılok hayranıyım, bebekliğimde annemin bana dinlettiği şarkılarını hala dinliyorum. Onun dışında Norah Jones, Ella Fitzgerald, Patrick Watson, Laura Marling, Matt Corby, James Vincent Mcmorrow, Ben Howard gibi isimleri çok seviyorum. Farklı tarzlardan harmanlar hoşuma gidiyor. 




Bülent Ortaçgil ve Fikret Kızılok gibi güzel insanları dinlemek bile, herkesin ulaşabileceği bir müzik olgunluğu değilken, küçüklükten itibaren böyle güzel insanları dinlemek, ne büyük bir şans ve kendini geliştirme fırsatıdır. Umarım bir gün bu isimlerden birisiyle çalışma fırsatı bulursun, bize de ziyafet olur :)
Konusuna girmişken, müzik hayatında ulaşmak istediğin hedefler mutlaka vardır, bizimle paylaşır mısın?


Her şeyden önce müziğimi kendi kendime her zaman yapmaya devam edeceğim ve kendimi geliştirmek ilk amacım olacak. İnsanlarla paylaşma konusuna gelince de çok popüler olmayı amaçlamıyorum doğrusu. Çok sayıda bestem var ve onları içime sinen düzenlemelerle bir albümde paylaşmak istiyorum. Bence önemli olan hedef, müziğimi insanlara bende oluştuğundaki yoğunlukta aktarabilmek. Gerisi bunun ardından şekillenmeli.

İçinde senden bir parça bulunan şeyler, genelde içine en çok sinen işler olur. Böyle düşünmen çok güzel, genelde müzik piyasasına girip, bu ilkeyi unutarak kaybolan çok insan var. Böyle düşünmen beraberinde özgünlüğü de getirecektir. Popüler olmayı amaçlamaman, popülerliğin götürdüğü samimiyeti ve sıcaklığı düşününce, seni şuan dinleyen insanları da sevindirir eminim.
Önünde güzel bir müzik hayatı olduğuna eminim, bildiğin yolda gitmeye devam et :)

Teşekkürler :)



Sanırım benim sorularım bu kadar, seni çok da yormak istemem. Zaman ayırıp bu güzel sohbeti yaptığın için çok teşekkür ederim. Son olarak, bu yazıyı okuyanlara söylemek istediğin bir şey var mı?

Ben teşekkür ederim. Önyargısız bir şekilde her türlü müziğe şans vermelerini temenni ediyorum. Umarım benim müziğim de denk gelenlerin hoşuna gider :)

Umarım müzik hayatında ve yaşamında istediklerin hep seninle olur. Tekrar teşekkür eder, seni dinlemeye devam ederiz :)



Sena Şener'i Facebook ve Soundcloud'dan takip etmeyi de ihmal etmeyiniz :)

21 Eylül 2015 Pazartesi

Nitelikli Müziğe Hoşgeldiniz.

Nitelikli Tınılar, yayın hayatına başlıyor...

Yıllardır güzel müziğin peşinde koşan, adeta bir scout edasıyla yeni müzik keşfetmekten zevk alan bir adamın, kulaklarınızı kaliteli müziklerle doldurma isteğiyle ortaya çıkan bu tatlı oluşum, başucu kitabınız olmaya geliyor. Şimdilik beklemede kalın, çok yakında kulaklığınızdayız :)

Burdan takip etmeyi de unutmayın:
https://www.facebook.com/niteliklitinilar